Efendi atar sopayı ve emreder köpeğe. Köpek anlamsız gözlerle bakar. Nedenini bilmez ama getirmelidir sopayı. Koşar ve kapıp gelir. Gururludur artık, görevini başarıyla tamamlamıştır. Kaldırır başını, efendisine bakar. Efendi okşar başını ve takar tasmasını. Tasma köpeğin ödülüdür. Daha fazlasını beklemez.Yürürler beraber uzun zaman. Ama köpek yorulur yürümekten. Anlar kendi istediği yere değil efendisinin sürüklediği yere gittiğini. Kafası karışıktır köpeğin. Onu yaşama bağlayan efendisi midir? Yoksa bu tasma mı? Yoksa her ikisi de değil midir? Öğrenmelidir artık bunun cevabını ve koparır tasmasını. Koşar, koşar günlerce. Ama yorulur köpek. İyice gözden kaybolduğunu anladığında durur. Sadece durur…“ Ruhumuzdan Tanrı’yı çıkardığımızı zannettiğimizde bile O hala oralardadır. Orada sıkıldığını biz de hissederiz ; fakat artık O’nu eğlendirecek kadar imanımız yoktur.”
RİLKE
Mehmet Ekin Akkaya
[fotoğraf fotokritik.com'dan alınmıştır.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder