Eski Sayılar İçin

20090901

Dün evden çıktığımda…

Dün evden çıktığımda, yüzümden güler yüzü eksik etmemeye niyetliydim. Güneş bir başka parlıyor, kalabalıklar adeta beni kendine çağırıyordu. Yaşamda saklı olan neşeyi bulmaya yürüyordum. Birazdan köşeyi dönüp de caddeye karışacak, kalabalığın içinde kaybolan değil parlayan bir yüz olacaktım. İçimde dizginleyemediğim bir heyecan başını almış, yeni maceralara beni de yanında götürmeye çalışırken bir anda…


Dün evden çıktığımda, her karşılaştığım çehre ile göz göze gelmek, yeni hikayelere konu olacak yaşamlara hayat vermek ve içimdeki sevgiyi onlara da aktarmak istiyordum. Paylaşmak istiyordum her şeyi, cebimdekileri adeta savuruyordum etrafa. Her şey ne kadar da güzeldi. İleriye doğru attığım her adım beni sana yaklaştırıyordu; mutluydum, sabırsızdım, tam koşmaya hazırlanıyordum ki…



Dün evden çıktığımda, bir şeyler hissediyordum, güzel şeyler… Merdivenleri hızlıca inerken emindim; güzel düşünceler beni harekete geçirecek, hoşlanacağım bir şeyle karşılaşacak ve bu da hayatımı değiştirecekti; fakat daha köşeyi dönmeden yanıma almayı unuttuğum bir şeyi almak için eve geri dönmek zorunda kaldım. Evden tekrar çıktığımda yüzüm asılmıştı. Merdivenleri tekrardan çıkmak, ayakkabıların çözülmeyen bağcıklarına küfretmek, kör anahtarla paslı kapıyı açmak, yerinde durmaya niyeti olmayan bahçe kapısını tekrar yerine oturtmaya çalışmak… Yola tekrar koyulmak…



Dün evden tekrar çıktığımda, güneşi örten bulutlar sanki karamsar bir hikaye anlatmak istiyorlardı bana; fakat ben etrafımdaki başıboş köpekleri savuşturmaya çalışırken, yerdeki kırık şişelerden güneş yüzüme yansıdı ve dağılan bulutların şifremi çaldığını böylece anladım. Canım sıkılmış, şevkim kaçmış, güneş artık ensemi yakan bir kor oluvermişti.



Dün evden tekrar çıktığımda, etrafımı saran kuru kalabalık içinde boğulmamaya kulaç atarken ben; yalnızlık korkusu tüm kıyıyı kaplamıştı. Yürümeye, düşüncelerden uzaklaşmaya çalıştım. Ayaklarım toza bulanmış paçalarım kirlenmişti. Dün, bir önceki günden daha kötüydü. Kalitesiz bir tuvale beceriksizce çizilmiş karelerle çevrili, monoton bir hayata açılan dar bir sokakta buldum kendimi. Yokuşu aşacak, kendimle savaşacak gücü bulamadım kendimde, gerisin geriye eve dönmeye karar verdim.



Bu sabah dışarı çıkmadan her şeyimi iyice kontrol ettim. Acilen çağrılmış olmama rağmen dünün yahut bir önceki günün bana kaybettirdiklerini göz önüne almam gerekliydi. Bu yüzden temkinli davrandım. Tozlu raflara, küf kokulu çekmecelere yahut pencere kenarındaki sardunya saksılarının dibine diri diri gömüp, unutmaya terk ettiğim tüm aygıtlarımı yerinden çıkardım. Yanıma, umut, sevgi, aşk, heyecan, mutluluk, ve neşeyi aldım. Koşar adımlarla evden ayrıldığımda saatler geçmişe nazaran umutla sarılabileceğim bir geleceği göstermekteydi. Sırt çantamdan saçılan gülücüklere karşılık masmavi bir gökyüzü merhaba dedi ben bahçe kapısını kapatırken. Çiçek açmış ağaçların kokularıyla Arnavut kaldırımda yürürken kalbim küt küt atıyor, sokağın uzaktan gelen cıvıltısını içimde hissediyordum. Gittikçe artan ezgiler bana yaklaştığımı haber veriyor, yaşama sevincimi perçinliyordu. Biraz önce, dün geri dönmek zorunda kaldığım köşeyi döndüm. Ve işte şu an yürümekteyim. Yürüyorum…



Bugün evden çıktığımdaki amacımı hislerime soracak olursak epey yaklaştım. Başaracağım… İleriye doğru attığım her adım beni sana yaklaştırıyor; mutluyum, bir o kadar da sabırsızım. Acaba koşsam mı? Neden nefes nefese kaldım? Adımlarım neden böyle yavaşladı birden? Karşıdan seni hayal meyal görüyorum sanki. Evet! Evet işte oradasın. Benden istediğin her şeyi getiriyorum fakat bir şeyler eksik. Yürümüyor ayaklarım. Durdum.



Bugünün düne nazaran birkaç fazla adımdan başka pek de bir farkı yok aslında. Oyunbozan misali yolun ortasına oturup mızmızlanmaya başlayacak bir çocuğum şimdi sanki... Sanırım seçtin beni karşıdan. Bu sefer geleceğim, hemen telaşlanma diye yatıştırmak isterdim seni fakat evde bıraktığım kibrimi, nefretimi ve karamsarlığımı geri almam gerek. Öyle güçlü bir duygu ki karar vermek çok zor, inan… İnsanlar bana enteresan bir şekilde bakıyorlar. Acele bir karar vermem gerek. Bense yol kenarına park etmiş araçların camlarından bana yansıyan kararsız, bedbaht, çaresiz bir adama bakıyorum. Nereye yürüyorsun diye sormak için yaklaşıyorum ona. Ben yaklaştıkça o yabancı da bana yaklaşıyor, yüzümde saklı olan şeyleri okumaya çalışıyor. Buğulayıp adımı yazmak istiyorum yüzüne fakat yeter mi acaba cebimdeki harfler…



Dün evden çıktığımda karşılaştığım olayları gözden geçirirken şimdi donakalmış bir vaziyette bir çıkmazı bir ikilemle çözmeye çalışıyorum. Ah ne zor buraya kadar gelmişken geriye dönmek zorunda olmak. Geleceği hep ardımda bırakıyorum. Bu yüzdendir sürekli ardıma düşüp onu takip etmeye çalışmam. Yüzün asılmasın hemen. Bir taşımak zorunda olduklarımızı ardımızda bıraktığımızda, bir de taşıyamayacaklarımızı kaldırmaya çalıştığımızda yabancılaşırız kendimize. Geçmişe daha ulaşamamışken geriye dönüp geleceğe ulaşmaya kalkışmamın verdiği hüzün her yanımı kaplamışken, şimdi keşke kararsızlığımı da evde bıraksaydım diye düşünüyorum. Dönsem mi geriye, yoksa devam mı etsem?

Ünsal GENÇ

Fotoğraf, fotokritik.com’dan alıntıdır.


Hiç yorum yok:

Yazıların sorumluluğu yazı sahiplerine ait olup, yapılan alıntılarda kaynak göstermek zorunludur. Katılım ve telif bilgisi için lütfen bakınız: http://alti-icerik.blogspot.com/2009/01/alti-numara-e-dergisi-katilim-ve-telif.html

6 Numara'nın fotoğrafçısı olmak ister misiniz?

Öykülerimiz ve kapak tasarımımız için fotoğraflarını bizimle paylaşmak isteyenler için başvuru adresimiz: bilgi@6numara.net

iletişim için

her türlü öneri/şikayet/yazı için: bilgi@6numara.net