Eski Sayılar İçin

20081204

Kutular

‘ Dört değil, altı duvarı var içinde doğduğun bu mekânın; kimisi gök kubbeyi kimisi de kara toprağı saymaz, tıkılı kaldık der dört duvar içinde… Abartmamak lazım, artık şansına ne gelirse…’Genel OlarakKıymetli eşyalarımızı akılcı yollar harici, duygusallık ve eskiden beri süregelen, el altında olsun mantığıyla özel, emin kutularda tutarız. Değerlimizdir onlar, canımızdır. Yükte hafif pahada ağır, cismi değil bize verdiği değerlerdir onları göz önünden alıkoyuşumuzun nedeni. Al kutuyu sakla kuş uçmaz kervan geçmez bir yere ne hırsızlar bulabilsin ne de meraklılar.Yapım AşamasıDeğer verilen her nesne birer birer kutulara konup meyalen tenha, bilinmeyen çukurlara gömülmeye başlayalı; değeri parlamaya yakın insanlar için de ufak ufak kutular yapılmaya başlandı. Ahşaptan, sedeften, çinkodan, bakırdan kutular. Kimini taze kalsın diye hayattan soğutur, kiminin rengi açıktır esmer yapayım derken büsbütün içini karartır. Aslen sahte kalplere gömülür bu kutular; zira en derin bilinmeyen karanlık çukurlar da oralarda yaşarlar. Kuş uçmaz kervan geçmez diyarlarda…UygulanışıDün ile bugün arası taşeronluk yapan firmalar, işin eskiler alıp yıldızlar yapmak yerine, yeniler alıp eskiler satmak olduğunu ve köhne kasabamızda yeniliğe rağbet olmayışın, demirden yapılma fabrika işi bibloların cilalarını söküp de eskiterek antika hesabı nasıl da kolay satıldığını gördükten sonra anlamışlardı. Böylece nerede cilasıyla parlayan bir değer gördüler hop kutuya attılar. Öyle bir ayarladılar ki bir kutudan açılan kapı diğerine açıldı, oradan bir diğerine… Taa ki son açılan kutudan çıkan sürpriz palyaçonun çehresinde dahi bir nebze tebessüm bulamadı kimse.UyarıNasıl ki kalem pilleri güneş ışığında bırakmamak gerekir. Kutumuzun da mümkün mertebe uygun koşullarda saklanması, bırakın çocukları ilgililerin dahi ulaşamayacağı yerlere konması gerekir. Karşılaşılan en büyük sorun ise saklanılan kutuların tekrar bulunamamasıdır ki bu duruma çok sık rastlanılır. Bir insan nasıl değeri parayla dahi ölçülemeyecek kıymetlilerini gömdüğü yeri unutabilir diye sorabilirsiniz. Belki de bunca yıl karanlıkta tuttuğu değerleri günışığına çıkarmak onu korkutuyordur.Peki, ne mi olur? Endülüslü bir çoban rüyasında bu gömüleri görür ve atlayıp gelir. Emin olun aradığını alır da gider çünkü bulunamayan kutuların içinde genelde gerçekler yatar.Sonuç OlarakKutular açık oy kapalı tasnif şeklinde sayılır. Bu gizemli oyunun talihsiz kahramanlarının destanı; duvarları hayaller ve umutlarla örülmüş o gümüş tokmaklı ahşap kapının ardına çıkmayı bekler de maziden demlenen her anı bir sahifesini oluşturur. Ne yazık ki yıllarca onurları için savaşan dünya oybirliği ile bu destanın okunmasını yasaklamıştır. Bulunan her kutu tedbir amacıyla fünye ile patlatılmalıdır. İçinden ne çıkacağı belli olmaz değil mi? Eee, boşuna da dememişler zaten açtırma kutuyu söyletme kötüyü diye.

Ünsal GENÇ, ODTÜ, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi
unsalgenc@gmail.com
[ fotoğraf, fotokritik.com'dan alınmıştır. ]

Hiç yorum yok:

Yazıların sorumluluğu yazı sahiplerine ait olup, yapılan alıntılarda kaynak göstermek zorunludur. Katılım ve telif bilgisi için lütfen bakınız: http://alti-icerik.blogspot.com/2009/01/alti-numara-e-dergisi-katilim-ve-telif.html

6 Numara'nın fotoğrafçısı olmak ister misiniz?

Öykülerimiz ve kapak tasarımımız için fotoğraflarını bizimle paylaşmak isteyenler için başvuru adresimiz: bilgi@6numara.net

iletişim için

her türlü öneri/şikayet/yazı için: bilgi@6numara.net