Cemal Süreya’nın şiirlerini okuyan birinin gözüne çarpan ilk unsur şüphesiz ki onun anlatımındaki şuh tavırdır. Bu anlatımda da kadın imgesi hayli önemlidir. Şiirlerini kadın metaforunu kullanarak süsler. Şiirlerinde tek bir kadından söz edilmez; bazen bir, bazen de birden fazla kadına rastlanır. Hatta eserlerine de yansıttığı yasak ilişkileri vardır. Şiirlerinde evli kadınlardan da sevgilisi niteliğinde bahseder. Bu durum edebiyat çevrelerince Cemal Süreya’ya “çapkın” sıfatını vermiştir fakat şairin şiirlerini bu şekilde yorumlayıp, ona “çapkın” ifadesini yakıştırmak işin magazin kısmıdır. Şiirlerinden yola çıkarak bu yorumda bulunmak belki Süreya’nın kişiliği hakkında fikir sahibi olmamıza yarar ama edebi bir yorum sayılmaz. Kendisi de “çapkın” kelimesini tasvip etmez ve bir röportajında “…güzel bir söz değil. Kadının fahişesinin, erkekteki karşılığı gibi…” sözlerini söyler.
Cemal Süreya şiirinde aşk, kadın bedeni ve erotizm ögelerini öne çıkarır. Türk edebiyatı tarihinde şiirde erotizm ve şuh anlatım kabul gören bir tavır değildir. Divan şiiri geleneğinde de çok nadir rastlanan bir durumdur. Divan edebiyatında aşk daha ruhani bir imgeyken, Cemal Süreya’nın anlatımında aşk daha bedenseldir. Tanzimat döneminde de aşka ve şehvete düşkünlük özellikle romanlarda ahlak dersi vermek için kullanılan ve kötülenen bir unsurdur. Edebi geleneğimizde aşk cinsellikten ayrıyken, Cemal Süreya sevdiği kadına dokunmaktan aldığı hazzı cüretkar bir üslupla betimler. Yine de onun şiirine estetik açıdan baktığımızda sanat kaygısı taşıdığı için pornografiden uzak olduğu söylemek doğru olur. O, şehveti ve kadın bedenini şiirlerine konu ederken kendince bir sınır koymayı başarabilmiştir. Kadınlara olan hayranlığını şu dizelerden anlamak mümkün:
“kadınlar, tanrımöyle sevdim ki onları,gelecek seferdünyaya kadın olarak gelirsemeşcinsel olurum”
“kadınlar, tanrımöyle sevdim ki onları,gelecek seferdünyaya kadın olarak gelirsemeşcinsel olurum”
Cemal Süreya’nın şiirlerindeki kadının ya da kadınların rengi genellikle beyazdır.
“Ellerimi alıyorum sabaha kadar seviyorum
Ellerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz
Ellerinin bu kadar beyaz olmasından korkuyorum…”
“Ellerimi alıyorum sabaha kadar seviyorum
Ellerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz
Ellerinin bu kadar beyaz olmasından korkuyorum…”
“Sen el kadar bir kadınsındır
Sabahlara kadar beyaz ve kirpikli…”
“Sarılır eşkıyama türkümü söylerim
Bembeyaz bir kadın halinde…”
Buna karşın şair kendinden bahsederken “San” adlı şiirinde tutkunun ve aşkın –belki de cinselliğin- rengi olan kırmızıyı kullanır:
Sabahlara kadar beyaz ve kirpikli…”
“Sarılır eşkıyama türkümü söylerim
Bembeyaz bir kadın halinde…”
Buna karşın şair kendinden bahsederken “San” adlı şiirinde tutkunun ve aşkın –belki de cinselliğin- rengi olan kırmızıyı kullanır:
“Kırmızı bir kuştur soluğum
Kumral göklerinde saçlarının
Seni kucağıma alıyorum
Tarifsiz uzuyor bacakların
Kırmızı bir at oluyor soluğum
Yüzümün yanmasından anlıyorum
Yoksuluz gecelerimiz çok kısa
Dörtnala sevişmek lazım.”
Kumral göklerinde saçlarının
Seni kucağıma alıyorum
Tarifsiz uzuyor bacakların
Kırmızı bir at oluyor soluğum
Yüzümün yanmasından anlıyorum
Yoksuluz gecelerimiz çok kısa
Dörtnala sevişmek lazım.”
Cemal Süreya’nın şiirlerinde kadınları; uzun saçlı, uzun bacaklı, elleri beyaz ve güzel olan, güzel bir boyna sahip olan kadınlar. “Üvercinka” şiirindeki dizeler buna örnek gösterilebilir:
“Böylece bir kez daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye…
…
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez…”
Birçok şiirde göz renklerinden mavi olarak bahsedilmiş. Süreya’ya göre yine bu kadınların gözleri, dudakları övgüye değer. Genellikle narin bir yapıya sahip, utangaç, kibar tasvir edilen kadınlar ve şair zaman zaman isim de veriyor.
“…Güzin utanmak gerektiğini ileri sürüyor
Boyuna ileri sürüyor, gözleri mavi
Güzinciğim ufak bir kadın bir öpüşlük canı var…”
“Böylece bir kez daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye…
…
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez…”
Birçok şiirde göz renklerinden mavi olarak bahsedilmiş. Süreya’ya göre yine bu kadınların gözleri, dudakları övgüye değer. Genellikle narin bir yapıya sahip, utangaç, kibar tasvir edilen kadınlar ve şair zaman zaman isim de veriyor.
“…Güzin utanmak gerektiğini ileri sürüyor
Boyuna ileri sürüyor, gözleri mavi
Güzinciğim ufak bir kadın bir öpüşlük canı var…”
Cemal Süreya’nın kadın bedenine bakışını vurgulayan diğer dizeler ise “Ülke” şiirinden:
“Yalnız aşkı vardır aşkı olanın Ve kaybetmek daha güç bulamamaktan Sen yüzüne sürgün olduğum kadın Kardeşim olan gözlerini unutamadım Çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını Dostum olan ellerini unutamadım Karım olan karnını ve önlerini Orospum olan yanlarını ve arkalarını İşte bütün bunlarını bunlarını bunlarını Nasıl unuturum hiç unutamadım”
“Yalnız aşkı vardır aşkı olanın Ve kaybetmek daha güç bulamamaktan Sen yüzüne sürgün olduğum kadın Kardeşim olan gözlerini unutamadım Çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını Dostum olan ellerini unutamadım Karım olan karnını ve önlerini Orospum olan yanlarını ve arkalarını İşte bütün bunlarını bunlarını bunlarını Nasıl unuturum hiç unutamadım”
Adının bir harfini çıkararak kelime oyunu yaptığı “Elma” şiirinde ise şair yine elmayı cinselliğin simgesi olarak şiirine katıyor. Elma bize Adem ve Havva hikayesinden dolayı öteden beri cinsellik çağrıştıran bir imge olarak gelir. Bu şiirde de yine çıplaklık ön planda olduğu için şairin şuh tavrını görmek mümkün.
Bütün bunların yanı sıra Süreya’nın şehvet ve erotizm barındırmayan şiirlerinin olmadığını söylemek büyük bir yanlış olur. Şairin, sevdiği şairlere, memleket meselelerine ve gezdiği yerlere dair yazdığı birçok şiiri vardır. “Aşk” adlı şiirde okur ilk başta alışılagelmiş duygulardan bahsedilen bir aşk şiiri okuyacağı hissine kapılıyor fakat şair yine okurunu yanıltıyor.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi ki sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.
Cemal Süreya’nın kadınları anlatırken gösterdiği cüretkar üslubun yanında kendinden de mavi boncuk dağıtan bir erkek olarak bahsetmekten çekinmediğini görürüz ayrıca bu cesur tavrını “Şu da Var” şiirinde de görüyoruz. “Türkü” adlı şiirin ilk kıtası bunu ispatlar niteliktedir:
“Bir sürü çiçek ama saydırmaya kalkma Ayrı ayrı kadınlardan koparılmış Kadınlardan ya hem de bilsen nerelerinden ”
“Bir sürü çiçek ama saydırmaya kalkma Ayrı ayrı kadınlardan koparılmış Kadınlardan ya hem de bilsen nerelerinden ”
Şairin en meşhur dizelerinden keşke yalnız bunun için sevseydim’in yanı sıra “Beni öp, Sonra Doğur Beni” adlı şiirinde aynı popülariteye sahip olduğunu söylemek mümkündür. Belki de şairin kadınları bu denli sevmesinin altında şiirinde de bahsettiği gibi annesini erken bir yaşta yitirmiş olmasına bağlayabiliriz. Fakat şiirin isminden ve son dizesinden de anlaşılacağı üzere şair, sevgililerinden annelik görevini ikinci planda istiyor. Ayrıca Süreya’nın bu tavrını Freud’un cinsellikle ilgili çıkarımlarına bağlayan uzmanlar da olmuştur. Bu şiir ile ben hangi şehirdeysem yalnızlığın başkenti orası dizelerini birleştirdiğimiz zaman da şairin bütün cüretkar tavırlarının yanı sıra derin bir yalnızlık duygusu içinde olduğunu da görebiliyoruz.
Bütün bunların sonucunda, Cemal Süreya’nın şiirlerinde aşka ve kadın bedenine bakışı erotik unsurlar barındırıyor olsa da insana rahatsız edici gelmemektedir. Belki de bunun sebebi “Nehirler Boyunca Kadınlar Gördüm” adlı şiiri gibi bazı şiirleriyle kadına sadece bir cinsellik abidesi gözüyle bakmadığını gösterebildiği içindir. Yukarıda da söylediğimiz gibi Cemal Süreya’nın şiirinde aşk ve şehvet estetik sınırlar dahilinde olduğu için pornografik sayılamaz. Sanatkarane tavır kendini belli edebilmektedir. Şairin kadın bedenine yaklaşımını gösteren şiirler de parçaları bütünün içinde ayrı ayrı övmek biçiminde ve yine estetik kaygılar dahilinde yapıldığı için rahatsız edici değildir. Sonuç olarak Cemal Süreya imgeleriyle ve üslubuyla Modern Türk Şiirinin usta sanatçılarından biridir.
Şeyma Toruntay, Türk Dili ve Edebiyatı
Şeyma Toruntay, Türk Dili ve Edebiyatı
7 yorum:
Çok keyifle okudum yazınızı. Elinize ve yüreğinize sağlık. Sağ olun.
Çok başarılı bir yazı. Teşekkürler.
Ne bu pornografik içerik daha nasıl olacakmış erotik ve prnografik sözler hep
Hoş bir yazıydı,teşekkürler Şeyma Toruntay.
Bence de ya daha ne olsun abi bir sevişmek gelmişti bir daha gitmemişti falan bariz erotizm
Kemal süreyya ile zebani
Kasvetli günlerin daha başındada hala
Merhaba ey zabani merhaba
Ne işin var senin dünyada
Sevişmeyemi geldin yoksa
Hayır dostum süreyya
Dilini yakmaya geldim
Ölünü biçmeye geldim
Dirini öpmeye geldim
Merhaba süreyya sana arkadaş olmaya geldim
Elimde kırbaçla
Hüznünü yolmaya geldim
Gözlerin oymaya geldim
Merhaba demeyecekmisin sürayya
Seviştiklerinin babalarıyla geldim
Gardaşlarıyla geldim
Hep beraber süreyya yanaklarından öpmeye geldim
Kız kardeşin veya annen yokmu
Oturup hasbihal etmeye geldim
Öptüm süreyya bekliyorum cehenneme
Yeriz orda dünyadan lokum almaya geldim
Yorum Gönder