Eski Sayılar İçin

20080510

RUHSATSIZ MEKTUPLAR

Dünyanın bütün nesneleri üzerime geliyordu.Sivrisinekler her yanımı kaplıyordu, damarlarımda donmuş kanı emerek ağızdan ağıza dolaştırıyordu.Günlerce odamda tek başıma oturup hiç kimseye gözükmek ve hiç kimseyi görmek istemiyordum. Gece yarılandıktan sonra dışarı çıkıyordum.Kaldırımlarda kedilerle beraber turlayıp sokak köpekleriyle gecenin karanlığını eşeliyordum kimsesiz soluğumla.Kimi zaman penceremin parmaklıklarına asılan baykuşlarla sohbet ediyordum. Karanlık dünyama bir ışık doğmasını bekliyordum,bir ışık...

Aydan hilali çaldım

Taktım yalnızlığımın boynuna

Göz kırparken yıldızlar gözbebeklerime

Kayan ışıklarla yalnızlığı yazardım


Böyle bir günde yalnızlığımın kapısına sıkıştırılmış bir mektup buldum postakutusunda.Bu isimsiz ve imzasız mektubu açıp açmamakta tereddüt ediyordum.Bütün cesaretimi parmakuçlarımda toplayarak mektubu açıp okumaya karar verdim.mektupta sadece bir cümle vardı:


’Ben senin acılarının gezdiği sokakta yaşayan ve hayatla bağını koparmış kimsesizzede bir damarım içinde kan gezdirmeyen.’


Haftada bir mektup alıyordum.Artık mektuplar yaşamımın bir parçası olmuştu.Solda duran elim, sağda duran bacağım, ortada duran burnum gibi bedenimin ve hayatımın bir parçası olmuştu.Oonlarsız yapamıyordum.Susuzluğumu dindirir gibi her mektubu bir solukta okuyordum.Artık ilaç kullanmıyordum yeri geldiği zaman mektupları şiirlerle beraber birer tablet gibi kullanıyordum. Bir gün içimdeki merak çoçuğu kimsesizliğim tarafından peydahlandı.Artık bu mektupları kimin yazdığını öğrenmeliydim.Bir hafta boyunca geleceğimi erteledim, hatta gündüzleri de uyumayarak rüyalarımı bile rafa kaldırdım.Gün boyunca pencerenin kenarında bir saksı gibi durarak postakutusunu gözaltına aldım... Güneşin batışıyla fırtına çıkmıştı.Ben bekleyişimin altıncı günündeydim.Ansızın telaşlı sevinci yüzünde okunan birinin siluetini gördüm ve postakutuma bir zarf attı.Hemen yerimden fırladım; bir melek edasıyla kanat açarcasına aştım merdivenleri; ama kapıya vardığımda gördüğüm siluetten bir giz kalmıştı sadece...


Ben seni beklerken açıp sönen rüzgarda Eserdi güneş hışırdardı tomurcuklar Güneş gibi tepesinde kalırdın aşkların Ve terlerdi sıcaklar Konuşurdu gözlerin gönülkapımı aralayan Susardın başka birinin ağzıyla .


Aradan altı ay geçmişti.Beni koğuştaki birinin yanından alarak tek kişilik bir odaya koydular.Oda soğuk ama düşlerim ılık ılık...Şiir yazmak doktor tarafından yasaklanmıştı bana.Artık şiir yazamayacaktım.mektup yazan biri yokmuş bana,kendi kendime mektup yazıyormuşum.Varsın onlar öyle bilsin.Ama bana mektup getirenin siluetini de bir daha göremesem...Otuz altı gün boyunca tek kişilik odamın penceresinden postakutusuna bakakaldım.Varsın onlar öyle desin,her şeyi kendi kendime yapıyor,o mektupları kendim yazıyor desin...


Ben onun bir gün geleceğine inanıyorum.Gizemli siluetiyle yazamadıklarımın gönül semtine uğrayıp bir demet mektupla geleceğine inanıyorum.


Musa BİLİK, TDÖ Lisans Üstü Programı
Fotoğraf: Zafer Akkaş

1 yorum:

yasemin dedi ki...

merhaba...çok beğendim öykünü okurken alıp götürdü beni ıssız limanlara kalemine yüreğine sağlık...''RUHSATSIZ MEKTUPLAR...YANGIN YERİ SEVDALAR''tebrik ediyorum seni.

Yazıların sorumluluğu yazı sahiplerine ait olup, yapılan alıntılarda kaynak göstermek zorunludur. Katılım ve telif bilgisi için lütfen bakınız: http://alti-icerik.blogspot.com/2009/01/alti-numara-e-dergisi-katilim-ve-telif.html

6 Numara'nın fotoğrafçısı olmak ister misiniz?

Öykülerimiz ve kapak tasarımımız için fotoğraflarını bizimle paylaşmak isteyenler için başvuru adresimiz: bilgi@6numara.net

iletişim için

her türlü öneri/şikayet/yazı için: bilgi@6numara.net