Anneme çatlak mı dedim? Bilmem, hatırlamıyorum; dedim galiba. Duymuş mudur acaba? Sanmıyorum. Çatlak annem hiç dinlemez beni. Bazı zamanlar benden haberi hiç olmamış gibi davranır. Hiç doğmamışım gibi. Peki ben doğdum mu gerçekten? Bilmem, doğdum galiba, konuşabildiğime göre… Yoksa doğmayanlar da konuşabilir mi acaba? Ya da çamaşır suyunu koklayabilir mi?
Buruş buruş annemin elleri. Beyaz ve buruşuk. Annemi, yani çatlak annemi şimdi tuvalette ya da banyoda mı sanıyorsunuz? Hayır, değil elbette. O, tam dış kapının önünde. Beyaz fayansları siliyor. Elinde beyaz bir bezle. Donuk gözlerini tek bir noktaya dikiyor. Ya da gözleri donuk bir noktaya dikiliyor. Bazen o noktayla annemin gözleri arasına bir ip germek istiyorum. Oraya bir salıncak kurmak. Sallanmak içimde bir bekleyişle. Hani belki annem iyileşir de düşerim ben salıncaktan… Ama annem her gün ve hep ve sadece orayı aynı donuk bakışlarla temizliyor…
Ben de bazen başka kapıların önünde oturuyorum saatlerce. Çorba kokusunu çekiyorum içime. Kurabiye bir de. Şekerimsi bir koku, nasıl da güzel. Bir kurabiye ancak bir evin kapısında böyle güzel kokuyor… Bir pastanede değil, komşu teyzenin gönderdiği tabakta değil, tam da kapının önünde böyle kokuyor!!!
Ben de bazen başka kapıların önünde oturuyorum saatlerce. Çorba kokusunu çekiyorum içime. Kurabiye bir de. Şekerimsi bir koku, nasıl da güzel. Bir kurabiye ancak bir evin kapısında böyle güzel kokuyor… Bir pastanede değil, komşu teyzenin gönderdiği tabakta değil, tam da kapının önünde böyle kokuyor!!!
Bazen önümden geçiyor annem. Çatlak annem. 10 senedir çamaşır suyu almaya gidiyor bakkala. Günde bir şişeyi bitiriyor çünkü. Önümden geçerken bana bakıyor sert sert, ama bir şey demiyor, hiçbir şey! Annem neden benimle konuşmuyor?
Babama izin vermiyor. Asla ona sildirmiyor, asla onu yollamıyor bakkala. Babam bir köşede gizli gizli ağlıyor. Ona bir şeyler yedirmeye çalışıyor. Bir çocuk gibi. Annem bazen ikna oluyor. Ya da o ilaçlar belki de annemi “ikna olucu” yapıyor.
Annemin saçları omuzlarına dökülüyor. Bakımsız, solgun… Babam yıkıyor saçlarını annemin; sabırla, şefkatle. Annem kendi saçlarına hiç dokunamıyor. Babam onları tararken aynadaki bakışları bazen birbirine değiyor. Sanki ağlayacak annem o sıra. Ama yapamıyor. Benim çatlak annem ağ-la-ya-mı-yor!!! Ben tüm bunları bir kenardan izlerken babama çarpıyor gözlerim. Babam derin bir kederle bana bakıyor. Ben anlıyorum onu. O da beni anlıyor. Nasıl da şefkat akıyor gözlerinden…
Oysa annem, annem beni görmüyor!!! Bazen o benim hücrelerimi temizlerken, dikiliyorum karşısına. “Anne bana bak! Bana bak! Buradayım ben! Yeter artık gör beni, ne olur artık gör!” diyorum. Annem bakışlarını kaldırıyor ama bakmıyor bana…
Bizim ev 10 yıldır çamaşır suyu kokuyor.
Annem 10 yıldır benim hücrelerimi temizliyor fayanstan.
Belki de ilk çamaşır suyuyla temizlendiğimden biliyorum bu kokuyu; doğumumdan değil…
Ben doğdum mu bilmiyorum…
Ama annem beni temizliyor işte hala,
O beyaz fayansta….
Deniz Depe, TDE, 3.Sınıf
Fotoğraf: Gülçin Uz
Annem 10 yıldır benim hücrelerimi temizliyor fayanstan.
Belki de ilk çamaşır suyuyla temizlendiğimden biliyorum bu kokuyu; doğumumdan değil…
Ben doğdum mu bilmiyorum…
Ama annem beni temizliyor işte hala,
O beyaz fayansta….
Deniz Depe, TDE, 3.Sınıf
Fotoğraf: Gülçin Uz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder