Eski Sayılar İçin

20090320

Gölgesizler ve Hasan Ali Toptaş

Edebiyat Topluluğu’nun 1 Şubat’taki toplantısının bir konuğu vardı: Hasan Ali Toptaş. Fırsatlar ve dersler el verdiğince toplanıp bir metni ya da konuyu tartışıyoruz bu sene. En son toplantımızı da Gölgesizler romanı üzerine yapmayı kararlaştırmıştık. Bizim için oldukça heyecan verici bir deneyimdi ki toplantıdan önceki hafta kahve içmek için toplandığımızda birbirimize kitaptan bahsettik hep; bitirmeyenler, bitiremeyenler, bir günde soluk soluğa tüketenler arasındaki sohbet, toplantının keyifli geçeceğinin de önceden sinyalleriydi bizce. Ama Emine Hoca’mızın Hasan Ali Toptaş jesti çok çok daha keyifliydi elbet :)

Hasan Ali Bey ile birlikte toplam 16 kişiydik, Aydın (Şimşek)Hoca da zaman zaman uğradı yanımıza. Bol bol sorduk, Gölgesizler’den, roman sanatından, yazar olan Hasan Ali Toptaş’tan, filmden konuştuk.

Önce kitaptan başlayalım anlatmaya. Öncelikle soru işaretleri ve boşlukları bol olan kitap hakkında hemen havada asılı soru işaretleri uzatıldı yazara. Muhtar intihar mı etti, Güvercin’in adı neyi simgelemek için seçildi, Cennet’in oğlunun neden bir adı yok, Cıngıl Nuri kaybolduğunda nereye gitti… Hasan Ali Toptaş, aslında tüm bu sorulara küçük bir anısını anlatarak cevap verdi. Diyarbakır’da bir söyleşisinde biri sorar: “Muhtar kendini niye astı?” Hasan Ali Toptaş cevap verir: “Vallahi bilmiyorum.” Aslında kilit nokta gerçekten bu. Yazarla metin arasındaki uzaklık.

Kitabın en çok tartıştığımız karakteri Muhtar oldu. Mesela, gerçekten Muhtar kendini astı mı sorusu üzerinde durduk. Hasan Ali Toptaş sadece dikkatli okurların fark edebileceği bir noktayı hatırlattı: asma kilit. Muhtar kendini asmış olamazdı, çünkü kapıda içerden kilitlenmeyen asma kilit vardı… Yazar, bizimle birlikte tıpkı dışardan bir okur gibi yorumlar, olasılıklar üzerine durdu. Muhtarı kim öldürmüş olabilir dedik ve isimler attık ortaya, sonra çürüttük çoğunu, o olamaz, o da olamaz diye. Bizim için metindeki olaylar üzerine bu tartışmayı metnin yazarıyla yapmanın ayrı bir keyfi olduğunu söylemeye bilmiyoruz gerek var mı :) Muhtarın çelişkili kişiliği, Ramazan’ı ölüme götüren saçların ata mı kediye mi ait olduğu meselesi, berberin ve yazarın içinde bulundukları zamanla köydeki zaman arasındaki boyutsal farklılık, Güvercin’in ne doğurduğu ve saire… Cevaplar aramadık aslında, kitabın ruhuna ters düşerdi zaten bu, biz doğruları değil olabilir olanları konuştuk. Zaten Hasan Ali Toptaş, sık sık vurguladı, evet Gölgesizler post modern bir roman, evet içinde varoluşçu ve sürrealist öğeler var; ama ben bunları öyle olsun diye yapmadım, bunlar bilinçsiz ve gelişigüzeldi. Bundan elbette romandaki kurgunun tamamen plansız olduğu çıkarılmamalı. Metindeki ipuçları, boşluklar tamamen kurgunun birer öğesi olarak planlanmış. Zaten yazar, her şeyin anlatılmaması ilkesini benimsediğini söylüyor. Çünkü bu okuru pasif bir konuma düşürmek oluyor.Gölgesizler’in kutu kutu açılan bir zaman içine kurgulandığı ifade eden yazar, mekanları, zamanları ve karakterleri birbirine dönüştürdüğünü söylüyor. Romanını da Dali’nin resimlerine benzetiyor çünkü insanın aczini ve insan aklının komikliğini anlatıyor. Zaten romanı da bu yüzden büyük bir finalden ziyade sudan bir sebeple bitirmiş. Bununla ilgili olumsuz eleştirileri de böyle yanıtlıyor yazar. Gölgesizler’deki tüm o karmaşık olaylar sudan bir sebeple bitiyor çünkü onun deyimiyle “hayat böyle”.


“Böyle bir romanı yazmak için ciddi bir trans haline geçmek gerek” yorumlarımızı gülümseyerek doğrulayan Hasan Ali Toptaş’a kendisi için yapılan Türk romanının Kafka’sı yakıştırmasını da soruyoruz elbet. Kafka’yı çok sevdiğini ifade eden yazar, ikinci bir Kafka’ya gerek olmadığını söylüyor. Aynı zamanda bunun bir pazarlama taktiği olduğunu söyleyenlere de oldukça kırgın olduğunu ifade ediyor. Bu benzetmeyi de şöyle değerlendiriyor: “Hakkıyla eleştiri yazıları yazılmadığı için bu tür benzetmeler de ganimet gibi hemen hatırlanıyor ve sarılıyorlar onlara”.

Toplantının olduğu zamanda henüz Gölgesizler’in filmi gösterime girmediğinden merak içinde olan toplantı sakinleri elbet bu konuyu da sormadan yollamadı Hasan Ali Bey’i. Filmi çok beğendiğini ve beklediğinden iyi bulduğunu ifade eden yazar, filme müdahalesi olup olmadığını sorduğumuzda da bazı önerileri olduğunu söyledi. Sinemanın ve romanın çok farklı iki alan olduğunu da “kitabı okumak için aydınlık, filmi izlemek için ise karanlık gerekir” diyerek ifade etti.

Romanı zaman zaman tıpkı bizim gibi dışardan bir okur olarak, zaman zaman da metnin yazarı olarak değerlendiren Hasan Ali Toptaş’a samimiyetinden dolayı teşekkürlerimizi sunuyoruz. Edebiyat Topluluğu olarak, okurlar arasında yaygın olan “En sevdiğim yazarla tanıştım, bütün hayallerim yıkıldı” tezini çürütmemizi sağlayan Hasan Ali Toptaş’ın yeni eserlerini sabırsızlıkla bekliyoruz.


Hiç yorum yok:

Yazıların sorumluluğu yazı sahiplerine ait olup, yapılan alıntılarda kaynak göstermek zorunludur. Katılım ve telif bilgisi için lütfen bakınız: http://alti-icerik.blogspot.com/2009/01/alti-numara-e-dergisi-katilim-ve-telif.html

6 Numara'nın fotoğrafçısı olmak ister misiniz?

Öykülerimiz ve kapak tasarımımız için fotoğraflarını bizimle paylaşmak isteyenler için başvuru adresimiz: bilgi@6numara.net

iletişim için

her türlü öneri/şikayet/yazı için: bilgi@6numara.net