Bilimsel anlamda köklü, zengin, güzel dil olmadığı gibi fakir, köksüz, çirkin dil diye bir şey de yoktur.
Her nesil kendi dilini yaratmaya ve konuşmaya devam ediyor. Türkçe en güçlü dönemini yaşarken sürekli "Eyvah, Türkçe yozlaşıyor, bozuluyor, kirleniyor" diye şikâyet edip durmak yerine, gelişmeleri inceleyip anlamaya çalışmak çok daha faydalı ve kalıcı sonuçları olacak bir yaklaşım.
Gazetenin arkasında bir sanatçımızın dilini çıkarmış resmini görünce büyük bir şaşkınlık yaşadım. Sonra resimdeki yazılara baktım. "Dilinizden utanmayın. Türkçe dünyanın en köklü, en zengin ve en güzel dillerinden biri. Onu yabancı sözcüklerle kirletmeyin. Türkçe kullanın!". Resmin altında "X de dilinden utanmıyor. Bu kampanya, dilimizde yaşayan kirlenmeye karşı dikkat çekmek amacıyla RYD (Reklam Yaratıcıları Derneği) tarafından hazırlanmıştır. Kampanyaya destek vermek için: ..." şeklinde devam ediyor. "Dil Derneği kampanyayı desteklemektedir" notu yer alıyor. Görüldüğü gibi reklam Türkçe'ye giren yabancı kelimelere karşı. Güya yabancı kelimeler Türkçe'yi kirletiyor. Reklam bu kirlenmeye dikkat çekmek istiyor. Reklamcılık açısından bu ilanı değerlendirecek durumda değilim, ama toplumumuzda pek de hoş karşılanmayan bir davranışı, dil çıkarmayı kullandığı için dikkat çekici olduğu söylenebilir. Reklamın vermeye çalıştığı mesajın ise son derece yanlış olduğunu hemen belirtelim.
Hangisi köklü?
Bilimsel anlamda köklü, zengin, güzel dil olmadığı gibi fakir, köksüz, çirkin dil diye bir şey de yoktur. Daha 19. yüzyılda dünyada antropolojik anlamda ilkel toplumlar gibi ilkel dillerin de bulunması gerektiği, bu ilkel dilleri keşfetmenin an meselesi olduğu düşünülmüştü. Ama doğal dillerin hiçbirisi köksüz, fakir veya çirkin değildir. Yazılmıyor olmaları veya tarihi kaynaklarının eksikliği, bunların son zamanlarda ortaya çıktıkları anlamına gelmez. Bütün dilleri tarih içinde belli bir dereceye kadar geriye götürmek mümkündür. Eski tarihlerden kalma yazılı belgeleri olanlar için bu elbette daha kolaydır. Her dil tarih içinde geriye doğru gittikçe bir ağacın dalları gibi başka dillerle birleşir. Yazılı belgeleri olmayan dillerin ana dilden ne zaman ayrıldığını belirlemek imkânsız olabilir. Ama bu da dillerin birinin ötekinden daha köklü olduğu anlamına gelmez.
Evrim teorisinin etkisi altında bazı dillerin daha gelişmiş olduğu ileri sürüldü. Ancak dil incelemeleri, her dilin konuşurlarının sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarına yetecek, yeni ihtiyaçları karşılamada kendine has teknikleri olan bir sistem olduğunu ortaya çıkardı. Bir dilde daha çok kelime olması o dilde daha çok bilgi üretildiği, o dilin daha geniş işlev alanları olduğu gibi anlamlara gelebilirse de bu başka dillerin aynı işlevleri karşılayamayacağı anlamına gelmez. Konuşurlar ihtiyaçlarını kendi dillerinde herhangi bir şekilde ifade edebilirler.
Bazı yayınlarda, insanların günlük hayatlarında sınırlı sayıda kelime ile konuştukları dile getirilir ve bu bir eksiklik olarak görülür. Oysa bir insanın dil hakkındaki bilgileri günlük dilde kullandığı kelimelerle sınırlı değildir. Her konuşur, kullandığından çok daha karmaşık bir dil bilgisine sahiptir. Bu bilgiyi, en ilkel sayılan dili dahi temel alarak ölçebilecek bir alet yoktur. Bütün diller inanılmaz derecede karmaşık sistemlerdir. Prensip olarak, sağlıklı bir konuşurun anadilinde üretip anlayabileceği doğru cümle sayısı sınırsızdır.
Reklamda kullanılan güzellikse, ölçülebilir olmadığı için bir şey ifade etmez. Her dilin konuşuru kendi dilini güzel buluyor olmalı ki yeryüzünde 6,700'den fazla dil konuşuluyor. Herhangi bir dil herhangi bir biçimde daha güzel, daha kolay, insanın konuşma donanımına daha uygun olsaydı, insanların doğal olarak o dili benimsemeleri beklenirdi. Ama durum hiç de öyle değildir. Yabancı kelime kullanmanın ise dilinden utanmakla bir ilgisi yoktur. İnsanların dillerinden utandıkları için yabancı kelime kullandıklarını düşünmek temelsizdir. Yabancı kelimeleri kullananlar, çoğu zaman Türkçe'yi de iyi kullandığı "varsayılan" okuryazar kesimdir.
Kirli İngilizce
İşaret edildiği gibi, reklam başka dillerden kelime alınmasına, dildeki sözde "kirlenme", "yozlaşma" ve "bozulma"ya karşı bir tepki. Ama kelime almakla dil kirleniyorsa, söz varlığının büyük bir bölümü yabancı kökenli kelimelerden oluşan İngilizce dünyanın en kirli dillerinden biri. Türkçe ise hiç de az sayılamayacak bir kirlilik oranına sahip. Temiz bir doğal dil bulmak imkânsız. Nitekim reklam metni de bunu açıkça gösteriyor. Reklamı verenler ne derece farkındadır bilinmez, ama reklam metninde geçen kelimelerin küçümsenemeyecek bir kısmı "kirli" veya "kirli" olma ihtimali taşıyor: 'Destek', 'dikkat', 'dünya', 'hazırlanmak' fiilindeki 'hazır', 'kampanya', 'reklam', 'taraf' ve yabancı kelimesindeki 'yaban' ve 'zengin'. Bunun yanında 'amaç' kelimesinin de kirli olma ihtimali epeyce yüksek. Reklam kelimeleri hedef alıyor olmakla birlikte, Arapça kökenli "ve" ile cümle öğelerinin bağlanması da epeyce "kirli" bir durum. Yabancı kelimeleri kirlenme olarak gören bir kampanyanın dili "kirli" ise, dilinin kirli olduğunu fark edemeyen vatandaş ne yapsın!
Her dönemde ekonomik, politik, siyasi, bilimsel gücü olan ülkelerin dilleri büyük bir rekabet içinde oldu. Bugün özellikle İngilizce, diğer dillerin en güçlü rakibidir. Birçok dil İngiliz dilli konuşulan ülkelerde üretilen bilimi, teknolojiyi, ticari ve kültürel değeri olan her şeyi tüketirken, ister istemez kendi sınırlarını alabildiğine zorluyor. Onlar var olanı karşılamaya çalışırken, karşıladıklarından çok daha fazlası üretiliyor ve üretildiği dilin sınırlarını aşmak için kapılara dayanıyor.
Türkçe tarihin başka dönemlerinde bugünküne benzer süreçlerden geçti, diller rekabetinden her seferinde başarıyla çıktı. Bugün aynı anda devlet, bilim, eğitim ve edebiyat dilidir; konuşur sayısı, işlev alanları, konuşulduğu coğrafya bakımından tarihinin en güçlü dönemini yaşıyor. Nasıl ki Çince, Soğdca, Farsça, Arapça, Fransızca, İtalyanca, Yunanca gibi diller yanında bir yığın küçük dille de karşı karşıya geldi ve yok olmadı, yaratılmaya çalışılan korkunun tersine yakın bir gelecekte yok olacağını gösteren bir işaret yok. Korkulan İngilizce'nin elindeki medya, internet, eğitim öğretim kurumları gibi yayılma araçları Türkçe'nin de hizmetindedir.
Hayatımızdaki her şeyin hiçbir zaman olmadığı kadar hızlı bir biçimde değiştiği bir dönemde uygulanabilir önerisi olmayan, rast gele gözlemlerle elde edilen malzeme ve birkaç kelime veya söyleyiş üzerinde, dil meraklılarınca yürütülen popüler tartışmaların Türkçe'nin gelişmesine bir katkısı yoktur. Harcanan bunca çabaya rağmen, dedelerimizin, kendimizin ve çocuklarımızın konuştuğu dile bakınca rahatça gözlenebileceği gibi her nesil kendi dilini yaratmaya ve konuşmaya devam ediyor. Türkçe en güçlü dönemini yaşarken sürekli "Eyvah, Türkçe yozlaşıyor, bozuluyor, kirleniyor" diye şikâyet edip durmak yerine, gelişmeleri inceleyip anlamaya çalışmak çok daha faydalı ve kalıcı sonuçları olacak bir yaklaşımdır.
NURETTİN DEMİR: Prof. Dr., Başkent Üni., öğretim üyesi
Eski Sayılar İçin
20080627
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Yazıların sorumluluğu yazı sahiplerine ait olup, yapılan alıntılarda kaynak göstermek zorunludur. Katılım ve telif bilgisi için lütfen bakınız: http://alti-icerik.blogspot.com/2009/01/alti-numara-e-dergisi-katilim-ve-telif.html
6 Numara'nın fotoğrafçısı olmak ister misiniz?
Öykülerimiz ve kapak tasarımımız için fotoğraflarını bizimle paylaşmak isteyenler için başvuru adresimiz: bilgi@6numara.net
iletişim için
her türlü öneri/şikayet/yazı için: bilgi@6numara.net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder